Anadolu San’at’ı
Yalnız senin gezindiğin toz pembe cıvıl cıvıl bahçede rengarenk çiçekler açmaz. Bizim geniş ihtişamlı diyarımız da binbir güzellikte baharı saklar. Sen istersen bizi zorla kolumuzdan tutarak çek. Yüksek karlı dağlarda gezinen cılız ayaklar sizin düz sade yumuşak caddelerinizde incinir. Sen ihtişamlı kubbesinde ince estetik inci gibi zarif bir mozayik arayarak kırk yıllık ihtiyar bir mabedin içini deli gibi gezersin. Bizim içimizi dikenli bir sarmaşık gibi sarar yüreklerimiz misali saf bembeyaz bir duvarda zarif bir sülüs yazı görsek. Bize küçük bir parça zümrüt yeşili çini bir gurur heyecanı verir. Senin beyaz bir kelebek misali bir balerinin kar gibi çiçek kaplı sahnede gösterişli zarif dansına dalarken için derinden ağaçtaki, rüzgara kapılmış yapraklar gibi titrer. Dağ gibi,asil dimdik bir zeybeğin kan dolu toprağa diz vuruşu bizimde kalbimizi yerinden kımıldatır. Güçlü kasvetli bir fırtınayı andıran soğuk orkestra sesleri senin sinirlerine keskin bir bıçak gibi batar. Bizde ise ıstırap çekenlerin acıklı,sert,soğuk nefesleri en hazin,duygulu bir musiki yerine geçer. Sen yabancı kasvet verici büyük bir şehirde görkemli güzel bir kadın heykelini anlayan kömür gözlerle uzun uzun süzersin. Biz bir köylünün kıvrılmayan heybetli belini görünce ruhumuzun en büyük en ağır zevkini duyarız. Karşımızda yazılmamış şanlı bir destan gibi ihtişamlı Anadolu’muz dururken başka sönük kültür,sanat bilmeyiz. Biz bu kanlı yolda Anadolu’muza binbir güzellikte türküler tuttururken sana uğurlar olsun arkadaş kültür yolumuz ayrılıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder